Otelcilik sektöründe 30 yılı aşan bir tecrübeye sahip Swissôtel the Bosphorus Istanbul Genel Müdürü Uğur Talayhan, bu görevi haricinde Türkiye Accor Otelleri Operasyon Başkan Yardımclığını halihazırda üstleniyor. Kariyerine 17 yaşında şef olarak başlayan Talayhan, 27 yaşına gelmeden önce mutfak şefi, ardından yiyecek ve içecek müdürü olarak kariyerini ilerletiyor. Son 5 yıldır Swissôtel the Bosphorus Istanbul’da genel müdürlük görevini icra eden Talayhan ile otelcilik ve ağırlama sektörü üzerine konuştuk.
Önünüzde adeta mavinin her tonuna sahip Boğaz’ın suları… Daha ilerisinde kıymetli Dolmabahçe Sarayı ve Anadolu Yakası’nın bir başka güzel semti Üsküdar kıyıları. Bunları görebileceğiniz noktalardan biridir Swissôtel the Bosphorus Istanbul. 30 yılı aşan tecrübesiyle Boğaz’ın görkemli otellerinden birinin genel müdürlüğünü üstlenen Uğur Talayhan ile ağırlama ve otelcilik sektörü hakkında bir röportaj yapmak için otelin loftlarından birinde kendisiyle buluşuyoruz.
Önemli olan ekip ruhu
İlk olarak Uğur Bey’e otel işletme yönetimi konusunda nasıl bir yaklaşım benimsediğini soruyoruz. Swissôtel The Bosphorus Istanbul Genel Müdürü Talayhan, “Otel işletmek gerçekten bir kişinin yapacağı iş değil. Burada 900 kişiyi yönetiyorum, herhalde 900 kişinin yaptığı bir işi yapamam” diyerek cümlelerine başlıyor. Devamında ise ekip ruhunun önemine değinen Talayhan, “Öncelikle ekip ruhunu yaratmak, o ekibe de o ruha da gerçekten niye burada olduklarını hissettirerek yaşatmak benim en çok sevdiğim, yaparken de severek, zevk aldığım bir yönetim şekli” diyor. Eğer otel yönetiminde çok iyi bir ekibin olmadığı takdirde, pozitif enerjiden ekip ruhuna kadar misafirlere hiçbir hissiyatın geçmeyeceğini de sözlerine ekliyor.
Yatırımdan önce lokasyon önemli
Ağırlama sektöründe yatırımcı olarak başarılı olmanın püf noktalarına değinen Swissôtel The Bosphorus Istanbul Genel Müdürü Uğur Talayhan, “Bence yatırım yapmadan önce marka olarak doğru bir lokasyon tercih edilip edilmediği araştırılmalı” diye söze başlıyor. Swissôtel The Bosphorus Istanbul’daki görevinin yanı sıra Talayhan, Türkiye Accor Otelleri Operasyon Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyor ve bu görev altında iş geliştirme departmanıyla çok fazla proje görüşmeleri yaptığını belirtiyor. Yatırımcıların bir binayı ya da iş hanını otele çevirmek için kendisine geldiğini söyleyen Talayhan, bu konunun böyle olmaması gerektiğinin altını çiziyor ve ekliyor, “Oteli en uygun alanda ve en fazla misafir karşılayabileceğiniz bir lokasyonda seçmelisiniz. Otelleri misafirlerin keyifle, zevkle kaldıkları, istediğiniz ücretleri ödeyebilecek lokasyonlarda konumlandırmanız gerekiyor. Bunun da çalışmaları çok iyi ve çok detaylı bir şekilde yapılmalı.”
En az yatırım kadar ekibi desteklemek, hak ettiklerini vermek de önemli
Yatırımcıların gözden kaçırdığı ‘Al işte otel yaptım buyrun yönetin’ kısmından öte ‘operator’ kısmı denilen, yöneticileri gerçekten anlamaları ve desteklemeleri olduğundan bahseden Uğur Bey, yatırım yapmanın bazen çok kolay olduğunu söylese de asıl önemli olanın onu canlandırmak, onu koşturmak ve koşarken de para kazanmanın daha zor olduğunu anlatıyor.
Bir başka konuya parmak basan Uğur Talayhan, yatırımcıların en süper otelleri yapsalar dahi ekip kurarken maaş konusunda cimri davrandıklarını belirtiyor, “Çoğu yatırımcımız yüzlerce milyon dolar para harcayıp süper oteller yapıyor ama ekip kurarken gerçekten üzülerek söylüyorum maaşlar konusunda ne kadar az maaş verirsem ne kadar az ekiple çalışırsam kâr bakış açısına sahipler ne yazık ki. Yüz milyonlarca dolarlık yatırımı canlandıracak ve para kazandıracak kişiler ekip. Ne kadar iyi öderseniz ne kadar iyi desteklerseniz, eğitimleri de dahil ne kadar onlara yol açarsanız gerçekten onlar da size gerisini verecektir. Bir söz vardır; “What goes around, comes around” (ne ekersen onu biçersin). Yani inanın çoğu zaman yatırımcılarla uzun saatlerce konuşuyorum. Otellerde gelin en iyisini kuralım ve kişilerin hak ettiği maaş ile hak ettiği benefit’leri verelim ki siz de iyi performansı alıp ve görün diye. Bu düşünce İnşallah ileriki süreçte Türkiye’de öne çıkacaktır.”
Uğur Talayhan’ın en önem verdiği konu: eğitim ve iletişim
Otel işletmeciliğinde çalışanların eğitimi konusunda neler yaptığını sorduğumuz Swissôtel The Bosphorus Istanbul Genel Müdürü Uğur Talayhan, bu konunun kendisi için çok önemli olduğunu söylüyor ve sektöre ilk olarak bir aşçıbaşı olarak başladığını, kendisinin yiyecek-içecek müdürü yapmak istediklerinde ise tereddütle yaklaştığını anlatıyor, “ “Ben aşçıbaşıyım nasıl yiyecek-içecek müdürü olayım Londra’da?” diye sormuştum. Onlar da demişti, “Sen çalışmaya devam et ve böyle düşüncelerini, mutfakta yaptıklarını ön planda yap, biz seni eğiteceğiz. İmkânı yok demiştim ama mümkünatı var.”
Eğitimin kendisi için çok önemli olduğunun sürekli altını çizen Uğur Bey, Swissôtel The Bosphorus Istanbul’da bulunduğu beş sene boyunca verdiği terfi sayısının sayısız olduğunu ifade ediyor, “Dört genel müdür yetiştirdim diyebilirim. Sağ olsun arkadaşlarım şu anda dünyanın dört bir yanında. Üçü Türkiye’de; Bursa Swissôtel’de, Rixos Tersane ve Antalya’da. Biri de şu anda Almanya’da genel müdür. Dördü de benim otel müdürümdü. Zaman harcamayı severim onlarla. Dediğim gibi, ne ekerseniz onu biçersiniz.”
Yönetici olmanın biraz da çalışanlarıyla vakit geçirmek olduğunu anlatan Talayhan; “Onların isteklerini, dertlerini dinlemek, sıkıntılarını bilip biraz da olsa çözüm aramak, yardımcı olmak, bence yöneticilerin bir numaralı görevi olmalı. Her ay olmasa da iki ayda bir bütün departman eğitimcileriyle öğle yemeği yerim. 25-30 kişiye yakın. O eğitmenlerle konuşuruz, sohbet ederiz, gırgır yaparız. Paylaşmasalar da konuları anlamaya çalışırım. Dinlediklerimi not alırım. Yöneticilerimle paylaşırım” diye personelden nasıl feedback’ler aldığını ve onları nasıl anlamaya çalıştığını ifade ederken koridorlarda kendi cep numarasını ve sosyal medya hesaplarının yazdığını da belirtiyor. Bunu yapma sebebinin personelinin her zaman ona ulaşabileceğini anlamasını sağlamak. Bu iletişim kanallarından ulaşan kişilerin konularına da ekip olarak yüzde 99,9 çözüm bulduğunu söyleyen Uğur Bey, “Eğitim karşılıklı anlayış ve açıkça konuştuktan sonra yapılacak aksiyonlar planıdır diyebilirim” diyor.
Ağırlama sektörünün geleceği
Ağırlama sektörünün geleceği hakkında düşüncelerini paylaşan Talayhan, “Ağırlama sektöründeki yatırımlar gerçekten Türkiye’nin bulunduğu coğrafik alandan dolayı çok önemli. Avrupa ile Asya kıtalarının ortasında ve denizlerle çevrilmiş coğrafyası gerçekten çoğu markaya destinasyon yaratması için bir ilham. O yüzden doğru alanlarda doğru yatırımlarla Türkiye’nin turizmde çok daha ilerleyeceğini düşünüyorum.
Plastik yok, atık yok, elektrik üretimi kendilerinin
Swissôtel The Bosphorus Istanbul’un sürdürülebilirlik konusundaki stratejilerine değinen otelin Genel Müdürü Uğur Bey, bu konuya çok önem verdiklerini ilk olarak söylüyor ve 2022 yılının sonuna otel odalarındaki plastiğin sıfır olduğunu ve suların bile camda verildiğini belirtiyor, “Bütün odalarımızda oda kartlarımız da dahil plastik kullanmamaya özen gösteriyoruz. Swissôtel’lerde ve Accor otellerinde sıfır plastik kullanımıyla sürdürülebilirliğe katkı sağlamaya çalışıyoruz.”
Senelerdir kendi elektrik üretimlerini de yaptıklarını sözlerine ekleyen Talayhan, bunun önemli bir yatırım olduğunu söylerken artan doğalgaz fiyatlarından ötürü zaman zaman kullanamadıklarını da sözlerine ekliyor, “Atık çıkartmamaya çalışıyoruz. Olanları da zaten anlaşmalı şirketlere veriyoruz, onlar gübre yapımında kullanıyor. Küçük bir şef bahçemiz var. Orada da organik ve doğal baharatlar yetiştiriyoruz.” Bu konuyla ilgili ayrıca kalan yemekleri her akşam barınaklara yolladıklarını söylüyor.